Naraburnu açıklarında yaşayan genç ve güzel bir kız, gönlünü bir deniz astsubayına kaptırmıştır. En büyük sorunları o güzel deniz astsubayının mezun olup genç kıza evlenme teklif etmesidir. Okul nihayet biter, naraburnunda oturan güzel kıza deniz astsubayı biraz buruk gelir. Kız biraz bundan huylanır, acaba benden ayrılacak mı? Çocuğun suratı biraz bozuktur. Ne oldu sevgilim bir şey mi var der genç kız?
- Sevgilim mezun oldum ama beni denizaltıya verdiler,
- Ee der kız,
- Yani biz denizciler zaten ayda bir kaç kere evimize uğrayabiliyoruz, bir de şimdi denizin altındayım, benden ayrılmak istersen anlayışla karşılarım.
Kız der ki ben seni bırakmam.
Böyle diyeceğini biliyordum zaten der genç astsbubay, bir kitap ve bir fener uzatır sevgilisine hediye olarak, çiçek şeker beklerken kız şaşırır.
- Bu kitap ne, bu fener niye?
- Bak sevgilim bu mors alfabesi kitabı, bu da fener, eğer bana harfleri yazmayı öğrenirsen her ay 2-3 defa Naraburnu'ndan çanakkaleden satıhtan yani su yüzeyinden geçermişiz belki haberşebiliriz.
- Ee der kız,
- Yani biz denizciler zaten ayda bir kaç kere evimize uğrayabiliyoruz, bir de şimdi denizin altındayım, benden ayrılmak istersen anlayışla karşılarım.
Kız der ki ben seni bırakmam.
Böyle diyeceğini biliyordum zaten der genç astsbubay, bir kitap ve bir fener uzatır sevgilisine hediye olarak, çiçek şeker beklerken kız şaşırır.
- Bu kitap ne, bu fener niye?
- Bak sevgilim bu mors alfabesi kitabı, bu da fener, eğer bana harfleri yazmayı öğrenirsen her ay 2-3 defa Naraburnu'ndan çanakkaleden satıhtan yani su yüzeyinden geçermişiz belki haberşebiliriz.
E tabi o zaman cep telefonları yok.
Kız çok mutlu olur ve hemen başlar çalışmaya sevgilisinden ayrılır ayrılmaz genç astsubay da ilk seferine çıkar, kız evde antremana başlar. Kısa kısa uzun a uzun uzun kısa b bütün harfleri ezberler. Hatta bütün harçlığını kendi günlüğünde pile yatırdığını da anlatır. Babadan gizli, annenin haberi var, baba bilmiyor. Genç ilk seferinden telefon açar.
- Sevgilim ne olur bu cuma ee saat tam 11'de gece olduğunda satıhtan geçeceğiz orda ol mesajını bekliyorum.
Kapatır, sıra kalabalık. Genç kız çalışmaları hızlandırır. İlk defa geçicek sevgilisi kısa kısa uzun uzun uzun kısa, derken karanlıkta satıhtan geçen bir denizaltı görülür. Kızcağız fenerle çalıştığı kelimeleri yazar.
- Seni seviyorum
Denizaltının küpeştesinde sigara içen denizciler mors alfabesi şeklinde gelen bu duygusal sevgi sözcüğüne şaşırırlar. Allah Allah ne oldu derken genç çıkar konutanından müsadeyle,
- Efendim kız arkadaşım müsaade eder misiniz fenerimle cevap yazayım,
Komutan gülümser,
- Ne feneri oğlum geç projektörün başına,
cevap verir;
- Sonsuza kadar
Genç kız mutlu bir şekilde uyur. Aradan 1,5-2 ay geçer. Tekrar seferde olan genç Naraburnu'ndaki güzeller güzeli kız arkadaşını arar:
- Sevgilim bu cumartesi gece yarısı naraburnundan geçeceğiz lütfen orda ol. Bütün arkadaşlarıma anlattım seni, herkes hayran bize. yalnız dikkat et bu sefer filo halinde geçiyoruz başka denizaltıya yazma he!
Kız derki;
- O karanlıkta ben nasıl bilebilirim hangisi senin denizaltın?
- Merak etme sevgilim Naraburnu'na ilk girecek denizaltı bizim, filonun en önündeyiz.
Genç kız heyecanla beklerken, deniz astsubayın içinde bulunduğu denizaltının çok hazin bir randevusu vardır, çünkü gencin içinde bulunduğu denizaltının küpeştesinde dumlupınar yazar. dumlupınar naraburnu açıklarında gecenin bir yarısı hakikaten gencin söylediği gibi türk donanmasının en önünde giden denizaltısıdır. tarih : 4 nisan 1953, nato tatbikatından dönen türk filosu dumlupınar önderliğinde çanakkaleye girdiğinde dumlupınar nabolant adlı isveç bandıralı gemiyle çarpışır. geminin isveç bandıralı olması çok manalı çünkü her kuzey ülkesi gibi nabolantın önünde de jilet gibi buzkıran vardır. ters manevra gerçekleştiremeyen dumlupınarı ikiye böler nabolant ve dumlupınar çanakkalenin soğuk sularına sessiz bir balina çığlığıyla inmeye başlar.
Genç kız ve tüm denizciler olan bitenden habersizken gördüğü ilk denizaltıya mesajını yazar.
- Seni seviyorum
Denizaltıda bir şaşkınlık olur çünkü dumlupınar zannettiği denizaltının küpeştesinde i. inönü yazmaktadır. I. İnönü Denizaltısı hemen önlerinde giden dumlupınar ın kaza yaptığından habersiz olarak şaşırırlar,
- Demek anlatınlar doğruymuş,
- Demek o astsubay yalan söylemiyormuş
- Hakikaten bir sevgilisi var demek ki ama kızcağız yanlış yere gönderdi onun sevgilisi dumlupınarda öndeydi
Komutan bağırır,
- Merakta bırakmayın kızı ha dumlupınar ha i. inönü verin kıza cevabını
gençler projektörün başına geçer ve kızcağız merakta kalmasın diye aynı cevabı yazar
- Sonsuza kadar
Ve Dumlupınar hakikaten sonsuza kadar sürecek bir uykuya dalmıştır.
Nabolant yaptığı kaza haberini hemen gerekli birimlere haber verir. koordinatlarını verir ve 10 numaralı kurtarma motoru üsteğmen suat tezcan komutanlığında dumlupınarın battığı alana gelir. denizaltıları battıklarında battı şamandırası denen sarı renkli bir şamandıra bırakır su üstüne, içinde bir ahize ve bir kabloyla denizaltının manevra dairesine bağlıdır. anladığınız gibi çok ilkel bir yöntem. o kablo kopmayacakta o fırtınada battı şamandırası bulunacak. 2 saat içerinde bulunur dumlupınar ın battı şamandırası, bu konuda çok şanslıdır ve üstteğmen suat tezcanla dumulupınarda sağ kalan 22 denizci arasında şu tarihi konuşma geçer.
- Alo aşağıdan, alo dumlu ben üsteğmen suat tezcan, beni duyan var mı orda?
- Komutanım ben selami astsubay, duyuyorum sizi
- Selami kaç kişisiniz, nerdesiniz?
- Manevra dairesindeyiz komutanım, 22 kişiyiz benimle beraber
- Diğer dairelerle bir irtibatınız var mı?
- Yarım saate kadar kıç batarya dairesiyle konuşuryok ama şimdi onlarında sesi çıkmıyor komutanım
- Tamam selami sakin ol, hemen arkadaşlarına emrimi ilet, konuşmasınlar, şarkı söylemesinler, sigara içmesinler.
- Başüstüne komutanım, komutanım manometremiz 267 kadem gösteriyor doğru mu?
- Üsteğmen suat yutkunur ve der ki tamam selami sizi kurtarıcaz
- Selami astsubay bu ilginç soruyu tekrarlar, komutanım manometre 267 kadem gösteriyor, doğru mu?
Bu soru, denizciler için çok açıktır ifadesi, 267 kadem demek 90 küsür metredir ve o durumdaki bir denizaltıdan, o an anlaşılır ki kimse kurtulamayacaktır. üsteğmen suat üstlerine bilgi verir kurtarma çalışmaları çan adlı organizmayla yapılmaya çalışılır ve bir çok denizci kramp ve basınç altında dalmaya çalışır arkadaşlarını kurtarmak için. üsteğmen suat moral vermek için kurtaran gemisinden dumlupınarı bir kez daha arar, son kez.
- Alo selami ben Üsteğmen Suat.
- Emredin komutanım!
- Selami, arkadaşlarına söyle, konuşabilirler, şarkı söyleyebilirler, sigara içebilirler.
Selami Astsubay bu emrin ne demek olduğunu çok net anlamıştı, 22 denizciyle beraber tek bir yürekten dumlupınardan duyuldu,
- Vatan sağolsun!
Kız çok mutlu olur ve hemen başlar çalışmaya sevgilisinden ayrılır ayrılmaz genç astsubay da ilk seferine çıkar, kız evde antremana başlar. Kısa kısa uzun a uzun uzun kısa b bütün harfleri ezberler. Hatta bütün harçlığını kendi günlüğünde pile yatırdığını da anlatır. Babadan gizli, annenin haberi var, baba bilmiyor. Genç ilk seferinden telefon açar.
- Sevgilim ne olur bu cuma ee saat tam 11'de gece olduğunda satıhtan geçeceğiz orda ol mesajını bekliyorum.
Kapatır, sıra kalabalık. Genç kız çalışmaları hızlandırır. İlk defa geçicek sevgilisi kısa kısa uzun uzun uzun kısa, derken karanlıkta satıhtan geçen bir denizaltı görülür. Kızcağız fenerle çalıştığı kelimeleri yazar.
- Seni seviyorum
Denizaltının küpeştesinde sigara içen denizciler mors alfabesi şeklinde gelen bu duygusal sevgi sözcüğüne şaşırırlar. Allah Allah ne oldu derken genç çıkar konutanından müsadeyle,
- Efendim kız arkadaşım müsaade eder misiniz fenerimle cevap yazayım,
Komutan gülümser,
- Ne feneri oğlum geç projektörün başına,
cevap verir;
- Sonsuza kadar
Genç kız mutlu bir şekilde uyur. Aradan 1,5-2 ay geçer. Tekrar seferde olan genç Naraburnu'ndaki güzeller güzeli kız arkadaşını arar:
- Sevgilim bu cumartesi gece yarısı naraburnundan geçeceğiz lütfen orda ol. Bütün arkadaşlarıma anlattım seni, herkes hayran bize. yalnız dikkat et bu sefer filo halinde geçiyoruz başka denizaltıya yazma he!
Kız derki;
- O karanlıkta ben nasıl bilebilirim hangisi senin denizaltın?
- Merak etme sevgilim Naraburnu'na ilk girecek denizaltı bizim, filonun en önündeyiz.
Genç kız heyecanla beklerken, deniz astsubayın içinde bulunduğu denizaltının çok hazin bir randevusu vardır, çünkü gencin içinde bulunduğu denizaltının küpeştesinde dumlupınar yazar. dumlupınar naraburnu açıklarında gecenin bir yarısı hakikaten gencin söylediği gibi türk donanmasının en önünde giden denizaltısıdır. tarih : 4 nisan 1953, nato tatbikatından dönen türk filosu dumlupınar önderliğinde çanakkaleye girdiğinde dumlupınar nabolant adlı isveç bandıralı gemiyle çarpışır. geminin isveç bandıralı olması çok manalı çünkü her kuzey ülkesi gibi nabolantın önünde de jilet gibi buzkıran vardır. ters manevra gerçekleştiremeyen dumlupınarı ikiye böler nabolant ve dumlupınar çanakkalenin soğuk sularına sessiz bir balina çığlığıyla inmeye başlar.
Genç kız ve tüm denizciler olan bitenden habersizken gördüğü ilk denizaltıya mesajını yazar.
- Seni seviyorum
Denizaltıda bir şaşkınlık olur çünkü dumlupınar zannettiği denizaltının küpeştesinde i. inönü yazmaktadır. I. İnönü Denizaltısı hemen önlerinde giden dumlupınar ın kaza yaptığından habersiz olarak şaşırırlar,
- Demek anlatınlar doğruymuş,
- Demek o astsubay yalan söylemiyormuş
- Hakikaten bir sevgilisi var demek ki ama kızcağız yanlış yere gönderdi onun sevgilisi dumlupınarda öndeydi
Komutan bağırır,
- Merakta bırakmayın kızı ha dumlupınar ha i. inönü verin kıza cevabını
gençler projektörün başına geçer ve kızcağız merakta kalmasın diye aynı cevabı yazar
- Sonsuza kadar
Ve Dumlupınar hakikaten sonsuza kadar sürecek bir uykuya dalmıştır.
Nabolant yaptığı kaza haberini hemen gerekli birimlere haber verir. koordinatlarını verir ve 10 numaralı kurtarma motoru üsteğmen suat tezcan komutanlığında dumlupınarın battığı alana gelir. denizaltıları battıklarında battı şamandırası denen sarı renkli bir şamandıra bırakır su üstüne, içinde bir ahize ve bir kabloyla denizaltının manevra dairesine bağlıdır. anladığınız gibi çok ilkel bir yöntem. o kablo kopmayacakta o fırtınada battı şamandırası bulunacak. 2 saat içerinde bulunur dumlupınar ın battı şamandırası, bu konuda çok şanslıdır ve üstteğmen suat tezcanla dumulupınarda sağ kalan 22 denizci arasında şu tarihi konuşma geçer.
- Alo aşağıdan, alo dumlu ben üsteğmen suat tezcan, beni duyan var mı orda?
- Komutanım ben selami astsubay, duyuyorum sizi
- Selami kaç kişisiniz, nerdesiniz?
- Manevra dairesindeyiz komutanım, 22 kişiyiz benimle beraber
- Diğer dairelerle bir irtibatınız var mı?
- Yarım saate kadar kıç batarya dairesiyle konuşuryok ama şimdi onlarında sesi çıkmıyor komutanım
- Tamam selami sakin ol, hemen arkadaşlarına emrimi ilet, konuşmasınlar, şarkı söylemesinler, sigara içmesinler.
- Başüstüne komutanım, komutanım manometremiz 267 kadem gösteriyor doğru mu?
- Üsteğmen suat yutkunur ve der ki tamam selami sizi kurtarıcaz
- Selami astsubay bu ilginç soruyu tekrarlar, komutanım manometre 267 kadem gösteriyor, doğru mu?
Bu soru, denizciler için çok açıktır ifadesi, 267 kadem demek 90 küsür metredir ve o durumdaki bir denizaltıdan, o an anlaşılır ki kimse kurtulamayacaktır. üsteğmen suat üstlerine bilgi verir kurtarma çalışmaları çan adlı organizmayla yapılmaya çalışılır ve bir çok denizci kramp ve basınç altında dalmaya çalışır arkadaşlarını kurtarmak için. üsteğmen suat moral vermek için kurtaran gemisinden dumlupınarı bir kez daha arar, son kez.
- Alo selami ben Üsteğmen Suat.
- Emredin komutanım!
- Selami, arkadaşlarına söyle, konuşabilirler, şarkı söyleyebilirler, sigara içebilirler.
Selami Astsubay bu emrin ne demek olduğunu çok net anlamıştı, 22 denizciyle beraber tek bir yürekten dumlupınardan duyuldu,
- Vatan sağolsun!
Alıntı, Yaşanmış Hikaye
Yorum Gönder