Düğüncü Muammer'in Hikayesi
Hayat bir futbol maçıdır gibidir derlerdi. Her maçın bir ilk yarısı vardır. Biz o ilk yarıda yedik bütün gollerimizi, ikinci yarıya bile fırsat bırakmadan kaybettik bütün maçlarımızı. Babam Ciritçi Abdullah ciride yönel dedi bağa, ata sporudur, baba yadigarıdır dedi, ama ben futbolu sevdim. Hayaller sapsarı boz karası. Hayaller Gönül Dağı'nın ötesinde. Hayal değildir, transferin yakındır diyorlar, Döndü'yü de alır gidersin düğünü orada yaparsın. Anam istemiyor gitmemi, babam o koca şehirde yitip gidersin diyor. Ama içimde o istek, içimde o hayaller durmuyor. Ama işte ana baba rızası öyle bir anahtarmış ki ya açarmış kapıları, ya da sonsuza dek kilitlermiş. İnsanın bütün hayalleri bir saniyede silinip gidermiş. Bunu anladım. İnsan kendini bir anda bu dağların arasında koskoca bir bozkır hapishanesinin içinde buluverirmiş, bunu anladım. İnsan hayatının ilk yarısında yediği golleri ikinci yarısında çıkaramazmış bunu anladım. Ben Muammer, Düğüncü Muammer. Ne futbolcu olabildim ne de ciritçi.Elime bir davul verdiler, tokmağın gavur tarafıya vurdum. Belki de böyle avuttum kendimi. İnsan hayatta tutunacak bir dal arar ya ben de onu düğünlerde buldum. Düğünler insanların dertlerini bir günlüğüne de olsa unuttukları yer. Düğünler tertemiz hayallerin kurulduğu, düğünler tertemiz başlangıçların yapıldığı yer, düğünler umutla tutulan ellerin, heyecanların, sevinçlerin yeri; aynı futbol gibi, sahaya çıkarken unut edilen galibiyetler gibi; alkışlar, ıslıklar, tezahüratlar. Düğünler insanın kendini önemli hissettiği yer. Belki de benim için tek yer. Bizler ilk yarıda yediğimiz gollerin mağluplarıyız. İkinci yarıyı oynamaya ne mecalimiz var ne de inancımız. Nefes alıyoruz, yaşıyoruz, kendimizi avutuyoruz ve bir gün bu gökkubbenin altından çekip gideceğimiz günü bekliyoruz, umutsuzca...
*****
Ciritçi Abdullah: Merhamet sarkaç gibidir. Önce karşıya gider sonra sağa döner sonra gene gider, sonra gene döner. Hiç durmaksızın gider döner gider döner. Bu dünyanın mayasıdır merhamet. O sarkaç durdu mu dünya da durur.
İlk yolculuğumuz bozkıraydı ikinci yolculuğumuz dağa. Bozkır benlikse dağ gönüldür. Bozkır yüklerimizi aldı, dağsa yüklerini verecek. Allah emaneti dağlara verdi, dağlar yüklenmedi. Allah emaneti gökyüzüne verdi, gök yüklenmedi. Allah emaneti yeryüzüne verdi, yeryüzü yüklenmedi. Allah emaneti insana verdi, insan yüklendi. Şüphesiz insan çok cahildir. Kimi der ki bilinçtir, akıldır; kimi der ki benliktir, egodur. Belki hepsidir kim bilir. İnsanı insan yapan ne varsa O'dur. Benlik deyip geçme delikanlı içinde ne gizler, ne sırlar vardır onun. Şu gördüğün ne varsa hepimizden bir parça var içimizde. ve şu gördüğün en varsa bizden bir parça var hepsinin içinde. Ne demiştik: bir damla bir damla daha.
Serdar: İki damla etmez. Bir büyük damla eder.
İşte bütün sır o "1" de. Emanet de onun için de sır da onun içinde.
*****
Demiştim ya hani düğünler en güzel hikayelerin başladığı yerdir diye. Ben ne düğünler gördüm, ne başlangıçlara şahit oldum. Bazı başlangıçlar kolay olur, bazıları sancılı. Ama hayatta öyle değil mi ki zaten: mehter başı gibi 2 ileri 1 geri.
Bazen öyle bir şey olur ki bütn güzelliklerin üstünü bir perde gibi örtüverir. Bazen öyle bir şey olur ki bütün kötü duyguların, bütün aksiliklerin üstünü örter. Tıpkı güzel bir haber gibi.
Ben Muammer. Düğüncü Muammer. Hayatın ne doluğunu sorsanız düğün olduğunu söylerim size. Hüzünle sevincin kol kola girdiği, sıkıntıyla kolaylığın halay çektiği bir düğün. Ve hayatı güzel yapan da, düğünleri güzel yapan da hep aynı şeydir: emanet. Kolumuza giren de emanettir bize, kucağımıza verilen de. Ve şu hayat da başlı başına bir emanettir. Vesselam.
*****
Uyarlama | Mustafa Çiftçi'nin Hikâyelerinden |
Senarist | Ali Asaf Elmas Mustafa Becit |
إرسال تعليق