Hikâye, birbirlerini seven iki evli insanın yaşam öyküsünden derlenmiştir. Suna ve Fahri birbirleri evlidirler. Fahri Bey eşi Suna Hanımı çok sevmektedir. Suna Hanım da eşi Fahri Bey´i çok sevmektedir. Eskiden insanların birbirlerine olan aşklarını dile getirmek, söylemek ayıp karşılanıyordu; ama Fahri Bey, eşi Suna Hanıma olan sevgisini ve aşkını, sadakatini ve muhabbetini herkesin içinde açıkça dile getiriyordu. Fahri Bey eşinin de onu çok sevdiği ve ona gönülden bağlı olduğunu bilir. Bu evli çift mutluluk ve huzur içinde günleri geçmeye devam eder.
Malatya´da, eskiden kadınların toplanıp vakit geçireceği fazla mekân ve uğraş alanı yoktu. O dönmede kadınların sadece ortak gittikleri ve toplandığı tek yer kadınlar hamamıdır. Haftanın bir günü mahallede ki kadınlar, toplanıp kadınlar hamamına gider. Hamama gitmeden bir gün önce yemekler, tatlılar yaparlar. Hamam da sadece yıkanmak için gitmezler. Kadınlar haftada bir görüştüğü için bir sürü konu hakkında konuşurlar, muhabbet ederler, halay çekerler, göbek atarlar, bazı çalgı aletlerini çalarlar. Kadınlar, hamamdaki bu eğlencesine hamam sefaları denilmektedir. Bu hamam sefasına Fahri Bey´in eşi Suna Hanım da gitmekteydi. Suna Hanım, yakın arkadaşı Neriman ile beraber hamam sefasına gider. Suna Hanım, hamamda yıkanırken vücudundaki ben onun yakın arkadaşı olan Neriman Hanım´ın dikkatini çeker. Normal şartlarda o beni kimse görmemişti; çünkü beni kıyafetlerinden dolayı görünmüyordu. Sadece hamamda yakın arkadaşı olan Neriman Hanım görebilmiştir. Kadınlar hamamdan ayrılır herkese evine gider.
Akşam olur Neriman Hanım eşi ile beraber yemeklerini yemiş sohbet ediyorlar. Neriman Hanım, boş bulunup kocasına Suna Hanım´ın sırtında bir ben olduğunu ve beni gördüğünü anlatır. Suna Hanım´ın sırtındaki benden artık Neriman Hanım´ın kocasının da haberi olur. Neriman Hanım´ın eşi Mustafa´nın da Suna Hanım´ın sırtında bir ben olduğu öğrenmiştir artık. Suna Hanım´ın eşi Fahri Bey bir gün mahalledeki kahveye gider. Kahvede tüm erkekler toplanıp sohbet ediyorlarmış. Kahveye, Neriman Hanım´ın eşi Mustafa Bey´de gelmiştir. Kahvede sohbet normal giderken Mustafa ile Fahri arasında bir tartışma olur. Tartışma giderek büyür. Karşılıklı hakaretler olur. Tartışma giderek büyüdüğü için artık sözlü sataşmalar da meydana gelmiştir. Fahri Bey, Mustafa ile arasındaki tartışma kavgaya dönüşür. Fahri Bey Mustafa Bey´e “bir daha karşıma çıkma kötü olur der.” Mustafa Bey´de “benle uğraşacağına git eşinle uğraş ben senin eşinin sırtındaki beni bile biliyorum.” Mustafa kavgada kendini üstün göstermek ve Fahri Bey´i yaralamak ve kırmak için bu sözleri söylemiştir. Bu sözler karşısında Fahri Bey çok öfkelenir. Beyninden vurulmuşa döner. Fahri bey, Mustafa´nın dediklerine inanmak istemez; ama aklında soru işareti kalır. Eşi Suna Hanım´ın ona ihanet etiği düşüncesi aklına gelir; fakat onun eşi onu sevmektedir ve birbirlerine büyük bağlılıkları vardır. Fahri Bey kafasındaki sorular onu rahatsız eder. Aklına gelen düşünceler onu farklı düşünmeye sevk etmiştir. Onun kafasını kurcalayan durum ise Suna´nın sırtında gerçekten böyle bir ben olması ve bunun ondan başka kimsenin bilmemesi gerektiğini düşünür. Elin adamı Suna´nın sırtındaki beni nerden bilecek diye kendi kendine düşünmeye başlar. Eve gider, kafasındaki soruların netlik kazanması için Sunayı karşısına alır ve ona durumu anlatır. Suna´ya “senin sırtındaki benden başkasının haberi nerden oluyor der.” Suna, “ona yemin eder ben senden başkasını sevmedim ben senden başkasına bakmadım, ben senden başkasına gönül vermedim deyip ağlar.” Suna hanım morali bozulur, ağlamaktan gözünde yaş kalmaz. Fahri bey ile Suna Hanım geç saatlere kadar bu konuyu tüm ayrıntıları ile konuşur. Fahri bey, eşi Suna Hanım´a sarılır ve onu aldatmadığına ikna olur gibi yapar. Eşine sarılır ve konuyu bir daha açmamacasına kapatır; fakat hiç öyle olmamıştır olayı unutmaz. Fahri Bey´in kafasındaki o soru işareti, o şüphe hep kalır. Kafasındaki sorulardan dolayı eşine yer yer kötü davranır.
Fahri Bey eşi Suna Hanım ile akşam emeğini yerken, Fahri Bey sudan sebeplerle tartışma çıkartır. Eşini azarlar. Tartışma sonrası Fahri Bey ceketini alır, dışarı çıkar. Malatya sokaklarında dolaşmaya başlar. Gece geç saatlere kadar dolaşan Fahri Bey sabaha karşı eve gelir. Eve geldiğinde karşılaştığı manzara çok korkunçtur. Biricik eşi Suna Hanım kendisini asmıştır. Sallanan ayağının dibinde bir mektup görür. Mektubu alır, açar. Mektupta şu sözler yazılmaktadır. “Kusura bakma beyim, ama günlerdir kafandaki soru işaretlerinin nedenini biliyorum. Kendimi temiz çıkarmak için başka bir yol bulmadım. Şunu bilmeni isterim ki ben sana ihanet etmedim. Seni hiçbir zaman aldatmadım. Sen bana inanır gibi yaptın ama inanmadın kafanda hep şüpheler vardı. Bende başka bir yol bulmadığımdan böyle bir yönteme başvurdum.” Fahri Bey gözyaşları içinde eşinin cansız bedenini ipten çıkartarak yere indirir. Fahri Bey eşinin cansız bedeni üzerinde ağlarken birden pencerden dışarıya bakar, havanın aydınlandığını görür. Yani eşinin cansız bedeni üzerinde saatlerce ağlamıştır. Fahri Bey eşi üzerine bu ağıtı yakar. Bu ağıt zamanla türkü haline gelir. Türkü şu şekildedir.
"Şafak söktü yine sunam uyanmaz
Hasret çeken gönül derde dayanmaz
Çağırırım sunam sesim duyulmaz
Uyan sunam uyan derin uykudan
Çektiğim gönül dilinden
Usandım gurbet elinden
Hiç kimse bilmez halimden
Uyan sunam uyan derin uykudan
Bunca diyar gezdim gözlerin için
Niye küstün bana el sözü için
Dilerim Mevla´mdan sızlasın için
Uyan sunam uyan derin uykudan
Çektiğim gönül dilinden
Usandım gurbet elinden
Hiç kimse bilmez halimden
Uyan sunam uyan derin uykudan"
Bu ağıtı Fahri Bey eşinin ölümünden duyduğu acı üzerine yazmıştır. Ağıt sonraları şarkı şeklini almıştır. Bu ağıtı şarkı şeklinde birçok ses sanatçımız okumuştur. Şükriye Tutkun, Kıraç, Mustafa Keser, Cihan Çelik, Efkan Şeşen, Resul Dindar ve daha birçok sanatçı “Uyan Sunam” parçasını derlemiş okumuş ve yorumlamıştır. Malatyalı Fahri Kayahan olarak da bilinen Fahri Bey´in bunun dışında da eserlerinin olduğunu söyleyebiliriz. Film müzikleri yapmıştır. Birçok enstrümanı çalmıştır. Gerçek hayat hikâyelerinden esinlenerek senaryolar yazmıştır. Yine birkaç filmde rol almıştır. Bu hikâyeyi birçok kişi kaleme almıştır. Bu hikâye üzerine kapsamlı araştırmayı, İnönü üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Murat Buğra Tahtalı yapmış ve derlemiştir.
Anonim
إرسال تعليق