Türkü, Anadolu gurbet türkülerinin en tanınmışlarından biridir ve özellikle Orta Anadolu illerinde yaygındır. Türkünün yanı sıra öyküsünün de bilinmesi onun yaygınlaşmasında etken olmuştur. Kayseri’ye gelin gelen genç bir kadının hazin öyküsünü anlatan türkünün öyküsü özetle şöyledir: Kayseri yöresinde Ali adında bir genç, dünyalar güzeli öksüz bir kız ile evlenir. Ne var ki, mutlu günler uzun sürmez. Mutlu günler çabucak geçer; Ali yoksulluk yüzünden gurbete gidip çalışmak zorunda kalır. Gelin yapayalnız kalır. Ali, “biraz para biriktireyim tez zamanda dönüp gelirim” diyerek gitmişse de, günler aylar hatta yıllar geçer dönmez. Genç ve güzel gelin çevreden rahatsız edenlere kendisiyle ilgilenenlere yüz vermez, onun gönlünde sadece Ali’si vardır. Üzüntüsü kederi her geçen gün artar… Su taşımak için köyün çeşme başına vardığında köyün kadınları onun bu kederli haline bakıp bakıp üzülürler, yazıklanırlar… Bir çocuğu da yok ki oyalansın, sevgisini ona verip acısını biraz olsun unutsun, diyerek iç geçirir, kederlenirler. Ali gurbete gideli yedi yıl olmuştur. Ne bir haber gelir, ne kendisi… Güzel gelin günden güne solar sessizleşir; aklında hep Ali vardır. Gelir diye beklediği günler de artık geride kalmıştır. İstanbul gurbetinde yedi yıldır eylenen yiğidi, “bir İstanbul güzeli bulmuş eğlenip kalmıştır” diye aklından düşünceler geçirirken yüreği yanar ama çaresi yoktur. Ne gidip Aliyi bulabilir, ne de derdinin bir çaresi vardır. Kimi zaman gizli gizli ağlayarak gezer dolaşır. Günler ayları, aylar yılları kovalar… Koskoca yedi yıl geçse de Ali gelmez. Gelin üzüntüsünden yataklara düşer, ince hastalığa yakalanır; yani verem olur, muradına eremeden göçüp gider bu dünyadan. Ardında, yaşadığı bu umutsuz hayatın öyküsü ve türküsü kalır. Bu kırık, kederli öykünün nedeni ise İstanbul gurbetidir.
|
Alıntı
إرسال تعليق