Kim Bu Çerkesler

Kim Bu Çerekesler Kim Bu Çerkezler


Kim bu Çerkesler?

Çerkesler, binlerce yıldır Kuzey Kafkasya’da yaşayan ve komşuları Slav, Türk ve Farsi topluluklarla hiçbir akrabalık ilişkisi olmayan kadim ve otokton bir halktır. Rusya Federasyonu'na bağlı Adigey, Karaçay-Çerkes ve Kabardey-Balkar adlı üç farklı cumhuriyetin sınırları içerisinde parçalanmış olan Çerkeslerin tarihi anavatanı bu bölgelerin ötesinde Kırım’dan Abhazya’ya kadar olan tüm Karadeniz sahil şeridinden, kuzeyde Kuban nehrini çevreleyecek şekilde doğuda Osetya’ya doğru sarkan toprakları içine alır.

Rus Çarlığından Sovyetlere miras kalan, böl-parçala-yönet siyasetinin bir neticesi olarak günümüzde anavatanda yaşayan Çerkesler üç farklı isim altında, sonradan çizilip ellerine tutuşturulmuş iki farklı bayrakla ve üçe bölünmüş yapay sınırlar içinde sahte kimlikler edinerek yaşamaya zorlanmıştır.

Tarihsel Geçmiş

Çerkes soykırımıyla neticelenen Rus-Çerkes ilişkileri Çar Korkunç Ivan ( 1547-1584 ) döneminde başlamış, 1552’de Kazan’ın ve 1556’da da Astrahan’ın işgali ile güneye sarkan Rus orduları Kafkasya sınırlarını aşıp 1567’de ilk Kazak-Stanitsa’sı kurulmuştu. 1567’den itibaren işgaller adım adım devam etse de yıkım sürecinin 1700’de başladığı ifade edilebilir. 1700 İstanbul antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu’ndan Azak kalesini ele geçirerek ilk kez Karadeniz’e ulaşan Rus Çarlığı, o günden başlayarak Kırım Hanlığı ve Çerkesya topraklarına doğru sarkmış, süreçte Çarlığın kontrolüne giren ve Ruslaştırılan bölgeler de gittikçe genişlemişti.

1864 Çerkes Soykırımı 

Pyotr Nikolayevich'e ait Çerkeslerin sürgünü tablosu


Rus Çarlığı senelerce başına bela olmuş Don ve Volga Kazaklarına Stanitsa denen askeri-köyler kurarak ve onlara işgal ettiği topraklardan dağıtarak bir kolonizasyon hattı meydana getirmişti. Kafkasya’nın işgalinde sona yaklaşılırken, Rusya’da senelerdir süren Serflik 1861’de kaldırılmış, Serfliğin kaldırılmasıyla hürleşse de topraksız olan ve sayıları on milyondan fazla olan Rus kölelere işleyebilecekleri verimli topraklar Kafkasya’dan dağıtılmıştı.


Bu toprak dağıtım süreci, Karadeniz sahil şeridindeki Çerkeslerden ‘temizlenen!’ köy ve kasabalardan başlamak üzere doğuya doğru tüm Kafkasya’ya uzanmıştı. 1783’te işgal edilen ve Ruslaştırılan Kırım gibi, Çerkesya’nın tüm Karadeniz sahil şeridi her ne pahasına olursa olsun Çerkeslerden temizlenecek ve Ruslaştırılacaktı. Rus kolonizasyonu Kırım, Çerkesya ve Abhazya’da yerli halkların soykırıma tabi tutularak imhasıyla ve arta kalanların da topluca sürgün edilimesiyle son bulmuştu.


Sürgün öncesinde Çarlık Rusya bölgede yeni kurulan 111 Stanitsa’da 14 bin 223 aile ve yaklaşık 85 bin nüfus yerleştirmişti. Bu süreçte kuzeyde Don Nehri’nin ağzından, güneyde Abhazya’ya, Batı’da Kerç boğazından, doğuda Hazar kıyısındaki Kuma’ya kadar olan tüm Kafkasya’da toplam 440 bin Rus-Kazak-Ukraynalı vs. iskân edilmişti.


Bu iskânlar sürecinde bölgedeki Çerkesler ile uzun süren savaşlar yapılmış, halk soykırıma uğratılmış, hayatta kalabilenler diğer kabilelerin yanlarına ve yüksek dağlara sığınmak zorunda kalmıştı.


Bu savaşlar sürerken onbinlerce Çerkes ailesini kaybetmiş, dul ve yetim kalanlar, açlık ve sefalet içinde köle tüccarlarının eline düşmüştü. 19. yüzyılın başlarından 1864’e kadar olan süreçte, onbinlerce hür doğmuş Çerkes, dul ve yetimler başta olmak üzere Rus savaşlarının ve soykırımın yıkıcı neticeleri sonucunda köleleştirilerek Osmanlı topraklarına satılmak durumunda kalmıştı.


1856 Kırım Savaşı’nı kaybeden Çarlık Rusya, ciddi bir prestij kaybına uğrayıp Karadeniz’de donanma bulundurma hakkını dahi kaybetmiş, bu mağlubiyetini de Kafkasya’daki direnişe saldırarak gidermeyi tercih edip, Dağıstan ve Çeçenistan’da faaliyet gösteren İmam Şamil 1859’da esir edilmiş, Rus kolonyalizminin önünde engel olarak sadece Çerkesya ve Abhazya kalmıştı. Mücadele bu bölgelerde şiddetlenerek devam etmiş Çerkes ve Abhazların direnişi 1864’e kadar altı sene kadar daha sürmüştü.


Süreçte Çerkeslerin hızla Kafkasya’yı boşaltmalarının sağlanması için de askeri birlikler şiddet uygulamış, halk kadın ve çocuklar ayırt edilmeksizin katledilmiş, Çerkeslerin köyleri ve tarlaları yakılmış, halka aç kalıp ölmek ya da sürülmekten başka seçenek bırakılmamıştı. 21 Mayıs 1864’te Soçi sırtlarındaki Kbaada’da gerçekleşen son savaşta Çerkesler mağlup olmuştu.


Karadeniz sahillerine sürülen yüz binlerce Çerkes’in perişan hâline şahit olan Rus tarihçi Berje’nin sözleri 1864 gerçeğini gözler önüne sermiştir: “Novorosisk Körfezi’nde toplanmış 17 bin dağlının bende bıraktığı korkunç izlenimi hiç unutmayacağım. Yılın bu sert zamanında neredeyse tamamen gıdasız kalan, tifüs ve çiçek salgınıyla kırılan bu halkın hâli içler acısıdır. Gökyüzünün altında çıplak arazide yırtık elbiselerinin içinde katılaşmış cesediyle yatan genç Çerkes kadının ve biri can çekişen diğeri annesinin göğsünden süt emmeye çalışan çocukların manzarası hangi kalbi sızlatmaz? Benzer pek çok sahne gördüm…”


1864 öncesinde, Osmanlı Devleti kıyılarından Rus işgalindeki Karadeniz sahillerine kayık ve sandalların gitmesi yasak iken, Trabzon’daki Rus Konsolosu Çerkesya ve Abhazya sahillerinden muhacir nakletmek isteyenlere hemen açık pasaport vermeye başlamıştı. Rus koloniyalizmi Çerkes ve Abhazlardan arındırılmış bir Batı-Kafkasya için her tür imkanı seferber edip, hayatta kalan tüm Çerkes ve Abhazları da bir an önce nakletme işine koyulmuştu.


Rus subay Ivan Drozdov, Soçi’ye ulaşmaya çalışan Çerkeslerin mahveden yürüyüşünü anlatırken: ‘Erkek, kadın, çocuk, yaşlı bir Çerkes kafile, açlıktan ve hastalıklardan bitkin cesetler halinde yürürken, aç köpeklerin saldırısına uğrayıp canlı canlı yeniyordu…’ ifadesini kullanmıştı.


1864 Çerkes Soykırımdan canlarını kurtarabilen Çerkesler oldukça yabancısı oldukları Osmanlı coğrafyasının uzak köşelerinde, farklı etnik, din, mezhep ve kültürden halklarla bir arada yaşama becerisi kazanırken, kimi yerde de onlarla çarpışmış nüfusunun büyük bir kısmını da savaşlar, hastalık ve salgınlar sebebiyle kaybetmişti. Çerkesler ağırlıklı olarak Osmanlı topraklarına sürülse de, İngilizler tarafından gönderilen gemilerle de yağmalanan bir halktan geriye ne kaldıysa Malta, Cebelitarık ve hatta Jamaika’ya kadar taşınmıştı.

Kaynak: bianet


YORUM BIRAK

أحدث أقدم