İlim öğrenme konusunda kadınlar, en az erkekler kadar istekli oldukları için, Efendimiz (sav), Mescid Okulu'ndaki bir günü sadece kadınların takip ettiği derslere ayırmıştı...
Hanımların, güvenlik ve iffet çerçevesinde helal yollu kazançları, hiçbir zaman yasaklanmamış hatta Efendimiz (sav) tarafından desteklenmiştir.
Fatıma'nın girdiği oda kokusundan belli olurdu... Efendimiz onun kokusunun cennet kokusu taşıdığını söylerdi...
Sa'de bint Kumame isminde bir başka kadın imam daha vardı ki, o da kadınların ortasında durarak, kadınlara namaz kıldırmıştır.
29 kişilik hatip ve şaire grubuyla kadınlar, toplumun %40,8'ini teşkil ediyorlardı.
Nitekim ilk Müslüman olan kişi bir kadındır: Hz. Hatice.
İlk şehit bir kadındır: Hz. Sümeyye.
Müminler Hz. Muhammed'i (sav), kendi ana-babalarından, evlatlarından, kardeşlerinden ve kendi nefslerinden daha fazla sevmedikçe, kamil iman sahibi olamayacaklardır.
Kaderlerine yazılı olan o çok keskin mücadele yaşamı, onları herkesten daha yalnız, kalabalıkların en içindeyken bile herkesten tenha kılacak bir el değişmemişlik imkanı sunuyrdu onlara.
Din bir sevgililer bilincidiir, aşk bilincidir.
Onlar, şimdi birer solgun ot değil Ali'nin nazaraında, sevdiğinin duvağı gibi.
Çöl, yaşına başına bakmadan, bütün ihtiyar ve bilge haline aldırmadan, Ali'nin yüreğinde arkadaş oluyor...
Zırhını verdiği gün, içini Fatıma'ya açtığı gün oluyor...
Hz. Fatıma, annesi Hz. Hatice'den intikal eden miras payını da, mücahidlere ve şehit ailelelerine infak etmişti... Mehrini de bir mücahide; eşine, Hz. Ali'ye bağışlıyordu.
Peygamber Efendimiz (sav): Beni hüzünlendirip ağlatan, senin annen Hatice'den mahrum bir şekilde gelin olmandır.
İnsanın miracı: Hayırlı bir kadın ve aşk, güzel kokum ve aşk, göz nuru namaz ve aşk... Kadın, koku ve namaz; her üçü de hatırlatan... Her üçü de yükselten... Her üçü de bağışlayan...
Aşktan başka her şey fazla bu eve...
Fatıma'nın Çeyizi:: Onun gül yüzünün yanında, her şey zaten çok sade...
Aşk'ın eşyaya ihtiyacı yoktur ki...
Aşk Mülk aramaz...
Aşk: Mülkten sormaz...
Aşk: Mülkle var kılınmaz...
"Ya Ali, eşini evine götürmek istiyor musun?"
O anda, cümle konşları yeryüzünün, aynı anda kanat çırpar gibi oldu... Havalandı yüreği Ali'nin... içinden, durduğu yerde uçuyordu sanki, kürek kemikleri üzerinden iki kanart çıkar gibi oldu, uçuyordu..."
Onlar, bizim eksiklik ve keder olarak gördüğümüz her şeyi aşka ve rızaya tamamlayan yüksek ruhlu insanlardı.
Fatıma'nın eli adındaki çöl bitkisi kaynatıp içtiğinizde sükunet, rahatlık ve ferahlık verirmiş.
Evladım, ben seni insanların en hayırlısı ve en bilginiyle evlendirdim...
O (sav), sadece duvarları değil, dağları olsa dahi delerek evlatlarına ışıkm saçacak bir sevgi timsaliydi.
Hz. Ali Uhud'da bir destan yazmıştır.
Ali bendendir, ben Ali'denim!
Cebrail (as) "Ben sizin her ikinizdenim..."
Ali gibi genç yiğit, Zilfikar gibi kılıç yoktur.
Siz, bütün o kendinizi yapayalnız hissetmelerinizden kurtulmak için, bir gün Uhud'a mutlaka varınız!
Aşkın birinci kapısı olarak göz; alaka kurmaya ve intibak etmeye yatkın ilk penceredir...
İçler, birbirlerini birilerine sunarken, aslında her iki taraf da birbirini çoğaltır (kesret).
Kişi sevdiğine dönmezse, baştan aşağı sevdiği kesilmezse, aşk yolunda hakiki bir yürümeden söz edilemez bu aşamada.
Özleyenlerin bekleyenlerin umududur sevdiceğinin sesi. Ses, ışıktan gelen haberin adıdır... Sevgi işitmek ister... Ne kadar sevildiğini duymak ister. Kulak bu yüzden cüretkardır, isteyendir.
Aşk imtihansız olsun diyenler, ahmaklardır ancak...Yolun daha en başında, hesap kitap tutmaya duran kişi, vazgeçmiştir... Sevgili sandığı kişiden değil, vazgeçtiği kendisidir...
Aşkın yedinci ve son kapısı dudaklar, aşk mülkünün mührünü taşır. Aşığın silahhanesi de yüzün bu kısmındadır.. Oradan çıkan ok, ya avlar ya kendine bend eder, bağlar... Ya da zehir zakkum olur, devirir muhatabını. Orada kazanır ya da kaybederiz.
Annelikse; çoğalmanın anahtar kelimesidir... Kendini aşarak, kendinden feragat ederek, ruhun çoğaltılması gibi bir şey... Fatıma, Kevser'dir.
Kerbela faciasından sonra, zalimlere gereken cevabı vermiş, cesaretiyle tarihe geçmiş bir Resul evladıdır Zeynep (Hz. Hatıma'nın kızı).
Süt, bir kadının içinde coşan merhametin had safhadaki resmidir...
Cennet ehli kadınların en faziletlisi; Huveylid kızı Hatice, Muhammed kızı Fatıma, Muzahim kızı Farivn'ın eşi Asiye, İmran'ın kızı Meryem'dir.
Birini sevmek ve birine bağlanmak bu yüzden çok önemlidir. Hayat denen zorlu travmayı atlatabilmenin belki de en kısa ve en samimi yolu olarak sevmek ve bağlanmak...
Rahmet; had safhadaki bir sevgi kamaşmasıdır, muhabbet çağlayanıdır, aşkın hadsiz kereler saçılması taşmasıdır...
Sevgi (muhabbet), dinin hakikatlerindendir...
Kim Ahmed'in (sav) kabrinin toprağını koklarsa,
Zaman geçtikçe bir daha hiçbir kokuyu koklamak istemez,
Üzerime öyle musibetler döküldü ki;
Onlar, gündüzlerin üzerine dökülseydi,
kararır da gece olurlardı. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, İbni Mace, Tabakat, Müsned...
Ölümünde dahi yüzünü gören yok, kabri bile sırlı... Yürüyen iffet, yürüyen izzet...
Aşk hakikatinin tacı (Hz.Fatıma Hz. Ali'ye göre)... Gözleri Zehra'sında... İçi onunla eriyor, onunla kıyılıyor lime lime... Fatıma sadece eşi değil, arkadaşı, fikirdaşı, yoldaşı, gönüldaşı... Sevgilisi...
Hz. Fatıma da beş ağlayanların araasındaydı.... O, babasından sonra, bir daha hiç gülemedi...
Hz. Fatıma gördüğü rüya üzerine öleceğini anlayınca Hz. Ali'ye "Yarın ola kş sen benim derdimle üzüntü içindeyken, çocuklarım aç kalmasınlar diye hazırlık yaptım" der eşine. (Yıllar önce bu satırları okurken nasıl ağladıysam şimdi de tüylerim diken diken oldu, gözlerim doldu)
Ey Allh'ın Elçisinin göz bebeği!"
Ses gelmez
"Ey cennet kadınlarının efendisi!"
Yine ses yok...
"Ey Resulullah'ın can parçası
"Ses kssilmiş cevap yok..."
İnna lillah ve inna ileyhi raciun. Medine goncasını kaybetmiştir...
Can Parçası Hz. Fatıma, Sibel Eraslan, ElestYayınları
إرسال تعليق