Karşıdaki kişinin kalbi ne tarafa düşer?
Haydar ilk eşinden ayrıldıktan kısa bir süre sonra yeniden evlenmişti teyze kızıyla. İlk eşine çok aşıktı, ayrılmamak için elinden geleni yapmıştı, olamamıştı... ayrılığa engel.
Aradan yıllar geçmiş, çok tatlı bir kızı olmuş adını Damla koymuştu. Yeşil gözleri, sarı saçları ve pek de derin olmayan gamzeleriyle babasının prensesi olmuştu, onu hayata bağlayan belki de tek kadın.
Yıllarca o kadar çok istemişti ki bir çocuğunun olmasını, aşık olduğu kadından olup olmaması bile umrunda değildi, ilk eşine bu konu için uzun yıllar yalvarmıştı hâlbuki.
Bir gün işyerinde kendine en yakın gördüğü kişi ben olmalıyım ki odanın kapısından gel işareti yaptı ve koridora çıktım. Kalbimi dinle diye fısıldadı, şaşırdım, üstelik daha önce kimsenin kalp atışlarını dinlemediğimi farkettim. Uzun süre duraksamış olmalıyım ki sağ eliyle kalbini işaret etti. Uzun bir yokuşu hızlı adımlarla tırmanmış bir insanın kalbi nasıl yerinden fırlayacak gibi atarsa onunki de öyle atıyordu. Ürktüm böylesine delice atan bir kalpten.
Şaşkınlığımdan ve korkumdan dilim tutulmuştu. Bunu farkeden Haydar ilk eşinden seneler sonra bir mesaj geldiğini söyledi. Bir 'Merhaba' mesajı onu o kadar heyecanlandırmış ki kalbi, bedeni bu hale gelmişti. Kalbini elime vererek "Bak ne hale geldim, bir şeyler yap beni sakinleştir, şu kalbi doğal ritmine kavuştur, yoksa öleceğim." der gibiydi. "Dur sen hiçbir şey yapma, dinle beni dinle sadece" gibiydi ya da.
Balkona gittik sigara içtik, anlattı, anlattı, anlattı. Ben sadece dinledim çevremde hiçkimsenin kendine bu kadar eziyet eden birine hala böyle delicesine aşık olmasına anlam veremeden.
Yazımın başında sorduğum soruya cevap olur mu bilmiyorum ama; duygular alemine dalarak karşıdaki kişinin kalbinin nerede olduğunu unuturuz bazen, kalpler sağ elin işaret ettiği tarafa düşer.
sudüşü
Aradan yıllar geçmiş, çok tatlı bir kızı olmuş adını Damla koymuştu. Yeşil gözleri, sarı saçları ve pek de derin olmayan gamzeleriyle babasının prensesi olmuştu, onu hayata bağlayan belki de tek kadın.
Yıllarca o kadar çok istemişti ki bir çocuğunun olmasını, aşık olduğu kadından olup olmaması bile umrunda değildi, ilk eşine bu konu için uzun yıllar yalvarmıştı hâlbuki.
Bir gün işyerinde kendine en yakın gördüğü kişi ben olmalıyım ki odanın kapısından gel işareti yaptı ve koridora çıktım. Kalbimi dinle diye fısıldadı, şaşırdım, üstelik daha önce kimsenin kalp atışlarını dinlemediğimi farkettim. Uzun süre duraksamış olmalıyım ki sağ eliyle kalbini işaret etti. Uzun bir yokuşu hızlı adımlarla tırmanmış bir insanın kalbi nasıl yerinden fırlayacak gibi atarsa onunki de öyle atıyordu. Ürktüm böylesine delice atan bir kalpten.
Şaşkınlığımdan ve korkumdan dilim tutulmuştu. Bunu farkeden Haydar ilk eşinden seneler sonra bir mesaj geldiğini söyledi. Bir 'Merhaba' mesajı onu o kadar heyecanlandırmış ki kalbi, bedeni bu hale gelmişti. Kalbini elime vererek "Bak ne hale geldim, bir şeyler yap beni sakinleştir, şu kalbi doğal ritmine kavuştur, yoksa öleceğim." der gibiydi. "Dur sen hiçbir şey yapma, dinle beni dinle sadece" gibiydi ya da.
Balkona gittik sigara içtik, anlattı, anlattı, anlattı. Ben sadece dinledim çevremde hiçkimsenin kendine bu kadar eziyet eden birine hala böyle delicesine aşık olmasına anlam veremeden.
Yazımın başında sorduğum soruya cevap olur mu bilmiyorum ama; duygular alemine dalarak karşıdaki kişinin kalbinin nerede olduğunu unuturuz bazen, kalpler sağ elin işaret ettiği tarafa düşer.
sudüşü
kalkerin ne tarafa düşeceğinin sorusu tıbben bulunabilse de duygusal olarak mümkün olmayabilir
ردحذفإرسال تعليق